Sosyal Medya

Kültür Sanat

Epiktetos’un İnsan olmaya vardıran öğütleri

Epiktetos, yüksek ihtimalle Hz. İsa’nın öğretisinden nasibini almış bir ‘bilge’dir. Bilgeliğinin bir diğer göstergesi de hikmet ve marifet hakkında vaaz etmesidir.



Ey Dost! Önce kendini ıslah et! Sonra, insanlara felsefenin ıslah ettiÄŸi bir adam göster.” Ä°ÅŸaret edebileceÄŸin bir insan yoksa eÄŸer, “felsefe ile uÄŸraşıyorum deme, kendimi kurtarıyorum de!” Peki, felsefe bizi kurtarabilir mi? Kurtarırsa, nereden kurtarır? Ãœzerinde konuÅŸulan konu fesefeyse, soruların ardı arkası kesilmiyor tabii... Çünkü, nerede felsefenin izlerini görsek, ironi de orada kendini gösteriyor bize.

 

Ä°roni kelimesi, istihza kelimesinin karşılığı olarak kullanılıyor Türkçe’de. Bu kullanım, Sokratik istihza söyleminden geliyor. Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik’i söylüyor bunu: “Kendini baÅŸka türlü göstermek aşırıya doÄŸru olursa ÅŸarlatanlık, buna sahip olana ÅŸarlatan, eksikliÄŸe doÄŸru olursa istihza, buna sahip olana müstehzi diyelim. (...) Müstehziler ise, olandan daha azını söylediklerinden ötürü, karakter bakımından daha sevimli görünüyorlar; nitekim onların kazanç için deÄŸil, ÅŸiÅŸinmek için deÄŸil, ÅŸiÅŸinmekten kaçındıkları için böyle yaptıkları düşünülüyor. Bunlar ün saÄŸlayan ÅŸeylere sahip olduklarını özellikle inkâr ederler, Sokrates’in de yaptığı gibi.”

Bu minvalde Sokrates müstehziliÄŸiyle eÄŸlendirici, belirsizliÄŸiyle de ironiktir. Öykü üzerine ciddi tespitleri olan öykücülerimizden Kamil Yıldız, bu tespitimizi ÅŸu sözleriyle ispatlar: “Sokrates, müstehzidir çünkü muhatabından daha az bildiÄŸini, hatta pek bir ÅŸey bilmediÄŸini söyler, bu onun müstehzi tutumudur; iÅŸi ironiye vardıran sorduÄŸu sorularla karşısındakinin de bir ÅŸey bilmediÄŸini ortaya çıkarmasıdır. Kendisinde de bir ÅŸey yoktur, karşısındakinin bilgisini de boÅŸa çıkartır ve tartışma bir sonuçla deÄŸil belirsizlikle biter.” Yani söz konusu olan fesefe ise orada iyi kötü bir ironi mevcuttur. Ancak bizim bu yazıdaki derdimiz ne felsefenin ironik yanına iÅŸaret etmek ne de Sokrates’in düşünce alanındaki tavrı üzerine söz açmak. Meselemiz, cevabı olsun ya da olmasın, düşünce ve sual etme üzerine inÅŸa olan felsefenin Epiktetos’taki karşılığını aramak.

 

Ä°sa’nın dirilten soluÄŸu, Eyyüb’ün direÅŸken sabrı

 

Evet, Epiktetos. Bir köle-düşünür olan Epiktetos. Köle olduÄŸu için ayağı topal olan Epiktetos. Zalim efendisine sabrıyla insanlık dersi vermeye ömrünü adamış Epiktetos. Bir gün zalim efendisi bir kıskaçla bacağını burkarak eÄŸlenirken, efendisine; “Efendim kıracaksınız!” der ama efendisi hiç istifini bozmadan eÄŸlencesine devam eder ve sonunda Epiktetos’un bacağını kırar. Bunun üzerine, “Efendim, söylemiÅŸtim. Kırdınız!” der Epiktetos. Bu hadiseyi yorumlayanlar Epiktetos’un, Ä°sa’nın dirilten soluÄŸundan ve Eyyüb’ün direÅŸken sabrından bir esinti taşıdığını söylerler. Epiktetos, kendi hazzını tatmin eden efendisini, bir köle sabrıyla deÄŸil, bir bilgenin bilinciyle uyarmış, uyarısına aldırmayan efendisi, bacağını kırdığı vakit de ‘bilgi seviciden’ çok ‘bilgiyle hemhal’ olan Epiktetos, efendisine yalnızca, “SöylemiÅŸtim, kırdınız.” demiÅŸtir.

BilgeliÄŸin bilinciyle hür olan Epiktetos, felsefeyi, “Felsefeyle uÄŸraşıyorum deme, kendimle uÄŸraşıyorum de” sözleriye özetler. Etimolojik açıdan bilgiyi sevmek, bilgi sevici anlamına gelen felsefe, farklı bir biçimde arzu ve nefretin nasıl iÅŸlevsel olabileceÄŸini öğrenmek biçiminde karşılığını bulur Epiktetos’ta. “Felsefeyi, kiÅŸiyi kendi kılan, bireyin onun sayesinde özgürlüğe ve mutluluÄŸa kavuÅŸtuÄŸu bir ÅŸey olarak görür.”

 

Erdemin teorik ve pratik yanı

 

Felsefi düzlemde değerlendirdiğimizde, erdemin teorik yanından çok pratik yanına vurgu yapan Epiktetos, bu yanıyla Sokrates çizgisinin takipçilerinden sayılır. Sağlıklı düşünmek ve eşyanın tabiatı hakkında doğru kanaatlere sahip olmak gayreti olan teorik erdem, akla göre hareket etmek ve ahlâklı yaşama gayreti olan pratik eylemden farklıdır. Epiktetos, pratik erdemi en yüce erdem olarak görür ve ona göre pratik erdem, teorik erdemin gayesidir.

 

Epiktetos, dünyada olup biten ÅŸeylerin bir kısmının elimizde olduÄŸunu, bir kısmınınsa olmadığını söyler. Elimizde olanlar, düşüncelerimiz, yaÅŸantımız, eÄŸilimlerimiz, nefretlerimiz yani iradi olarak eylediklerimizdir. Elimizde olmayanlar ise, mal, mülk, şöhret, mevki yani irademiz dışında olan ÅŸeylerdir. Bu iki durum karşısındaki hâlimizi Epiktetos ÅŸu ÅŸekilde deÄŸerlendirir: “Elimizden olanlar hususunda tabiatımız gereÄŸi hürüz... Ä°rademiz dışında olanlar karşısında zayıf ve esiriz.” Ä°rademiz dışında olan servet, makam, mal, mülk elde etmek peÅŸinde koÅŸan insanın özgür ve mutlu olamayacağını, mutluluk için gereken nimetlerden mutlak surette yoksun kalacağının altını çizer Epiktetos.

 

Elinde olmayan bir ÅŸeyi arzu etme

 

Tehlikeli hayaller, bilhassa gençlik yıllarında bırakmaz yakasını insanın. Nefsi emmare olarak adlandırdığımız duygu ve düşünceler insanı kontrol altına aldığı vakit, iÅŸ yaman olur. Bu hâl karşısında Epiktetos ÅŸu teÅŸhisi yapar: “Tehlikeli hayaller karşısında: Sen bir hayalsin. Bu yüzden göründüğün gibi olman imkânsız.” Arzuların amacının, istenilen ÅŸeyi elde etmek olduÄŸuna dikkat çeker Epiktetos. Öyleyse sakın, “elinde olmayan bir ÅŸeyi arzu etme. Böyle yaparsan, bedbaht olman alınyazın olur.” Ä°nsanların sevdiÄŸi ve ilgi duyduÄŸu her ne ise ona karşı “fani bir varlığı seviyorum de”.

 

Onu kaybettim deme, iade ettim de

 

Epiktetos, özgürlüğü insanlara verilmiÅŸ gerçek bir nimet olarak görür. Bu özgürlük alanı içinde, hayal gücünü kullanırken tabiatı kolaçan etmelerini söyler insanlara. Dünya üzerindeki hiçbir ÅŸeye karşı baÄŸlılık gösterilmemesi gerektiÄŸini bildirir: “Herhangi bir ÅŸey konusunda ‘Onu kaybettim’ deme! ‘ Onu iade ettim’ de.”

Dünya hayatında insanın nasıl olması gerektiÄŸini şöyle ifade eder: “Bu dünyada ziyafete çaÄŸrılmış bir misafir gibi hareket etmen gerektiÄŸini unutma. Yemek önüne geldiÄŸinde elini kibarca uzatarak bir lokma al. Tabağı önünden kaldırıyorlarsa buna mani olmaya çalışma. Yemek önüne gelmemiÅŸse istemeye kalkışma, sıranı bekle... Uzun süreli, sık kahkahalarla gülmekten ırak dur... Zorunlu olmadıkça hiçbir ÅŸey için yemin etme... Mümkün olduÄŸunca susmayı yeÄŸle ya da sadece söylenmesi zaruri olan ÅŸeyleri söyle ve bunu özlüce söyle.”

Epiktetos’un öğütleri insanı ‘Hazret-i Ä°nsan’ olmaya vardıracak öğütlerdir. Bedeni ve ruhi ihtiyaçlarımızı (yeme, içme, elbise, ev, hizmetçi vb.) gerektiÄŸi kadar ve gerektiÄŸi ÅŸekilde karşılamayı dilemesi gerektiÄŸini söyler insanın. EÄŸer biri tarafından yerildiÄŸini duyarsan iddia edilen ÅŸeyleri reddetmeye kalkma. Seni yerene şöyle de: “Hakkımda bunları söyleyen kimse, şüphesiz diÄŸer kusurlarımdan bihaber. Zira bundan haberdar olsaydı yalnızca bunları söylemekle yetinmezdi.” Epiktetos’un altını çizdiÄŸi hâller, her yönüyle, ‘insan’ olmanın manasına dairdir.

 

Kimseyi yerme, kimseyi övme, asla kendinden bahsetme

 

Bedeni hazlar konusunda insanın olabildiÄŸi kadar perhizkâr olmasını söyleyen Epiktetos, ÅŸehvet hususunda da ÅŸu can alıcı tespiti yapar: “Åžayet hayal gücün bir ÅŸehvet canlandırırsa gözlerinde, ÅŸehvetin peÅŸinden sürüklenmemek için teyakkuz hâlinde ol. Åžehvetini ertele. Kendine mühlet ver. Zevk anıyla, peÅŸi sıra gelecek piÅŸmanlık anını karşılaÅŸtır. Kendinden ÅŸikâyetçi olacağını düşün. Åžehvetin hazzıyla, ona karşı koymuÅŸluÄŸun vereceÄŸi övünç hazzını mukayese et. EÄŸer bu zevki tatmanın tam vakti olduÄŸunu düşünüyorsan, onun tuzaklarına ve cazibesinin aldatıcılığına karşı tedbir al. Ve ona en büyük haz olan yenmenin hazzıyla karşı koy.” Epiktetos’un ÅŸehvet hakkında yaptığı ÅŸu tespit, pek çok yönüyle Ä°slamîdir. Nefs-i Emmare’nin hâlini düşünelim. KiÅŸiye sürekli kötülükleri emreden nefs-i emmarenin en baÅŸat özelliÄŸi, bilhassa ÅŸehvet konusunda her istediÄŸini yaptırması deÄŸil midir? Öyleyse, Epiktetos’un burada vaaz ettikleri nefs-i emmarenin üstünde bir nefs mertebesidir.

 

Epiktetos, yüksek ihtimalle Hz. Ä°sa’nın öğretisinden nasibini almış bir ‘bilge’dir. BilgeliÄŸinin bir diÄŸer göstergesi de hikmet ve marifet hakkında vaaz etmesidir. “Bir adamın hikmet ve marifet tahsilinde terakki ettiÄŸini gösteren alâmetler ÅŸunlardır: Kimseyi yermez, kimseyi övmez, kimseden ÅŸikâyet etmez, kimseyi itham etmez, bilgiçlik taslamaz, kendinden asla bahsetmez. Elde etmek istediÄŸi bir ÅŸeyi elde etmede bir güçlükle karşılaşırsa bundan yalnızca kendisini mesul sayar.”

 

Cahiller meclisinde sükût et

 

Literatür, Epiktetos’u filozof olarak isimlendirse de o, “Kendine asla filozof deme! Cahillerin önünde güzel özdeyiÅŸleri sayıp dökme. Ä°yisi mi bu deyiÅŸlerin söylediÄŸi ÅŸeyleri yap... Cahiller meclisinde derin meseleler konuÅŸulmaya baÅŸlanırsa sükûtunu muhafaza et...” diyerek kiÅŸinin kendini ‘filozof’ olarak adlandırmasına karşıdır. Ancak, kiÅŸinin, kendisini yeren kiÅŸiler karşısında gösterdiÄŸi sabırla filozof olmaya baÅŸladığını ÅŸu sözleriyle belirtir Epiktetos: “Bir gün biri çıkar da senin hiçbir ÅŸey bilmediÄŸini iddia ederse ve sen buna öfkelenmezsen, filozof olmaya baÅŸlamışsın demektir.”

 

Hazmettiklerini davranışlarınla göster

 

Bunca öğüdü Epiktetos’tan aldık ve sizlere aktardık. Peki ne kazandık? Epiktetos’un bunca öğüdünü kapsayan ÅŸu sözüyle yazımıza son verelim: “BilindiÄŸi üzere koyunlar ne kadar ot yediklerini çobanlara göstermezler, fakat yediklerini hazmedip, onları süt ve yüne dönüştürürler. Sen de cahillere vecizeler döktürmekten sakın. Hazmettiklerini davranışlarınla göster.”

 

Metin Erol 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.